© Haber Cesur 2021

Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu Minval.az'a Röportaj Verdi

Zengezur koridorunun koşullar ne olursa olsun önümüzdeki iki yıl içinde tamamlanması gerekiyor. Batı Asya Çalışmaları Enstitüsü Müdürü Türk siyaset bilimci Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu, Minval.az'a verdiği özel röportajda bunu dile getirdi.

Zengezur koridorunun koşullar ne olursa olsun önümüzdeki iki yıl içinde tamamlanması gerekiyor. Batı Asya Çalışmaları Enstitüsü Müdürü Türk siyaset bilimci Dr. Mahmut Yardımcıoğlu, Minval.az'a verdiği özel röportajda bunu dile getirdi.

— Zengezur koridorunun uygulamasının ne zaman tamamlanması planlanıyor?

“Zangezur koridorunu mümkün olan her şekilde hayata geçirmeyi düşünüyoruz. Bu koridor, Baharat Yolu veya İpek Yolu'ndan farklı olarak dünyanın en büyük "zenginliğe giden yolu" olacak. Zengezur koridorunun koşullar ne olursa olsun önümüzdeki iki yıl içinde tamamlanması gerekiyor. Gerekli tüm adımların gecikmeden atılması gerekiyor. Gerekirse Ermeni lider tekrar Ankara'ya çağrılmalı, onunla müzakereler yapılmalı ve Zengezur koridorunun Ermenistan'ın kurtuluşuna giden sadece jeopolitik değil ekonomik bir yol olduğu anlatılmalıdır.

Başka devletlerin yarattığı koridorlar, uzun zamandır beklenen barış ve refaha yol açamaz. Kendi koridorumuzu uygulamaya ve bu önemli ulaşım arterini restore etmeye odaklanmalıyız. Bu proje tamamlandığında dünya, Avrupa'nın ne kadar yalnızlaştığını ve bize yönelmek zorunda kalacağını görecek.

— D-8'in resmi girişinden sonra Azerbaycan için ne gibi fırsatlar açılıyor?

— Haziran 1997'de kurulan ve İstanbul Deklarasyonu ile resmen dünyaya ilan edilen D-8 örgütü, mevcut dünya düzenine alternatif olarak oluşturulmuştur. İlkelerini savaş yerine barış, çatışma yerine diyalog, çifte standart yerine adalet, üstünlük yerine eşitlik, sömürü yerine adil düzen, insan haklarının, özgürlüklerin ve demokrasinin korunması gibi evrensel ve insani değerlere dayandıran, baskıya ve tahakküme karşıdır.

Azerbaycan, 2024 yılı sonunda İslam Sekizlisini yeni D-9 formatına dönüştürdü ve bu, uluslararası ölçekte önemli bir başarı haline geldi. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, bu etkinliğin önemine vurgu yaparak, 60'a yakın İslam ülkesinin varlığına rağmen Azerbaycan'ın D-9'a yeni üye olarak seçilmesinin büyük bir başarı değil, aynı zamanda büyük bir sorumluluk olduğunu kaydetti. D-9'a katılmak, Bakü'nün Türkiye'nin kilit rol oynadığı uluslararası bir organizasyona katılması için yeni fırsatlar yaratıyor. Bu aynı zamanda Azerbaycan-Türkiye bağlarının güçlenmesine ve Azerbaycan'ın dünya sahnesindeki nüfuzunun artmasına da yardımcı oluyor.

Azerbaycan'ın bu organizasyona katılması her iki ülkeye de katma değer katacaktır. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şunları kaydetti: "Son yıllarda önemli başarılara imza atan Azerbaycan'ın katılımıyla dünden daha güçlü hale geliyoruz." Resmi üyeliğin yanı sıra bu ittifakta Azerbaycan'ın Türkiye'nin yanında bulunması da her iki ülkenin konumlarına değer katacak ve güçlendirecektir.

— Mevcut küresel siyasi durum bağlamında Güney Kafkasya'nın stratejik önemi nedir?

— Ukrayna'daki savaştan sonra Güney Kafkasya en az Kıbrıs, Adalar Denizi, Doğu Akdeniz ve Karadeniz kadar önemli bir stratejik bağlantıdır. Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan'dan oluşan bölge, şu anda bu savaş çerçevesinde ciddi küresel bilek güreşlerine sahne oluyor.

— Transatlantik İttifakının Güney Kafkasya'da artan etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? AB ve ABD bu bölgede hangi hedefleri takip ediyor?

— Avrupa Birliği ve ABD'yi de içeren transatlantik ittifak, bölgedeki Rus varlığını ortadan kaldırmanın yanı sıra İran'ın Türkiye-Azerbaycan ittifakı üzerindeki etkisine ve kontrolüne karşı koymak amacıyla Güney Kafkasya'daki nüfuzunu aktif olarak genişletiyor. Ancak Batılı güçler bu stratejiyi uygulamada ciddi sorunlarla karşı karşıyadır.

Örneğin Türkiye ile Azerbaycan arasında imzalanan Şuşa Deklarasyonu ile güçlenen Türkiye-Azerbaycan İttifakı, bölgedeki siyasi durumun önemli bir düzenleyicisi haline geldi. İran'ın özellikle Ermenistan üzerinden aktif olarak stratejisini geliştirdiğini de belirtmekte fayda var. Aynı zamanda İran, Ukrayna'daki savaş bağlamında Rusya ile ittifakını açıkça ilan ediyor. 2025 yılı sonuna kadar Güney Kafkasya'da kalması muhtemel olan Rus askeri varlığının bundan sonra Hankendi merkezli gayri meşru bir yönetim altında sürdürülmesi niyetiyle bölgedeki Rus askeri varlığına özellikle dikkat edilmelidir. Ayrıca Ermeni topraklarında Rus birlikleri de bulunuyor.

— Azerbaycan, Türkiye ve Gürcistan arasındaki ilişkilerin özellikleri nelerdir ve bunlar bölgesel siyasi durumu nasıl etkiliyor?

“Batı bugün Ukrayna'daki savaşta çıkmaza girmiş görünen Rusya'ya karşı önemli bir avantaj elde ettiğini düşünüyor. Genel olarak bu doğru ama Batı'nın gözden kaçırdığı önemli bir nokta var. Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ittifakın yanı sıra Türkiye ile Gürcistan arasındaki iyi komşuluk ilişkileri ve birlik de bölgenin geleceğini belirleyen önemli bir faktör haline geliyor. Türkiye ile Gürcistan arasındaki ilişki, ülkeler arasındaki sınırların fiilen ortadan kalktığı ve Gürcistan'ın Türk ekonomisine derinlemesine entegre olduğu bir kimlik niteliği kazandığından, Türkiye bu bağlamda merkezi bir rol oynamaktadır. Asıl sorun Ermenistan olmaya devam ediyor. Avrupa, Ermenistan'ı İran'a, Rusya'ya ya da başka birine teslim etmeye hazır değil.

— Çin'in “Tek Kuşak, Tek Yol” projesi nedir ve hangi bölgeleri kapsıyor?

— Zengezur koridorunu içermeyen veya Bakü'den geçmeyen hiçbir ulaşım arteri Türk güzergahı sayılamaz. Yaklaşık on yıl önce Çin, 149 ülkeyi kapsayan “Tek Kuşak, Tek Yol” adında iddialı bir küresel ekonomik proje başlattı. Bu proje, Orta ve Batı Asya'yı, Avrupa'yı, Latin Amerika'yı, limanları, demiryollarını ve otoyolları içeriyor; gerçek anlamda büyük ölçekli bir entegrasyon projesi. Orta Asya ülkeleri bu projeye özellikle aktif olarak katıldı, önemli ilgi gösterdi ve altyapı inşaatı için fon aldı. Ancak daha sonra bazı ülkelerin önemli miktarda borç içinde olduğu ortaya çıktı ve Çin bunu nüfuzunu ve kontrolünü artırmak için kullandı. Kontrol altına alınan devletlerden biri de Pakistan'dı.

— NATO’nun tehdit algısı son beş yılda nasıl değişti ve stratejik planda hangi ülkeler ana hedef haline geldi?

“Rusya'yı ana tehdit, Çin'i ise büyüyen bir tehdit olarak gören NATO'nun, tüm zirvelerde bu konuları stratejisine dahil etmesiyle son beş yılda durum daha da gerginleşti. Soğuk Savaş döneminde Bağlantısızlar Hareketi'nin amiral gemisi olan Hindistan, yeni jeopolitik arayışlar kapsamında bir anda dış politikasını Batı'ya çevirdi. Bu, Japonya, Hindistan, ABD ve Avustralya'nın ittifakıyla sonuçlandı ve daha sonra Japonya, Kore ve ABD, Hindistan, İsrail, ABD ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin ittifaklarını içeren Üçlü ve Dörtlü İttifaklar kuruldu. . Kıbrıs Rum yönetimi tarafından temsil edilen Yunanistan, 2017 yılında İsrail ittifakıyla temasa geçti. Bu değişikliklerin ortasında yeni bir girişim ortaya çıkıyor: Hindistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, İsrail ve Yunanistan'ı bir araya getiren ve G-20 zirvesinde sunulan Baharat Rotası.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER